EMİR SULTAN CAMİİ
Emir Sultan Camii, Bursa'da, Yıldırım Bayezid'in kızı Hundi Fatma Hatun tarafından kocası Emir Sultan adına, muhtemelen Çelebi Sultan Mehmed'in hükümdarlığı sırasında (1366 - 1429) inşâ ettirilmiştir.
Bursa'nın en önemli mimarî yapılarından olan Emir Sultan Camii, Yıldırım ilçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Bursa'nın doğusunda aynı adı taşıyan mahallede "Emir Sultan Mezarlığı’nın yanında servi ve çınar ağaçlarının arasında yer almaktadır. Cami, ilk yapıldığı zaman kıble yönünde tek kubbeli iken 1507'de avlu ve üç kubbeli revak eklenmiştir.
Arşiv belgelerinden ve mevcut kitâbelerden birçok defa köklü biçimde onarıldığı anlaşılan cami 1210 (1795-96) depreminde tamamen yıkılmış ve Selim tarafından 1219 (1804-1805) yılında yeniden yaptırılmıştır; bu arada tekkenin harem dairesi de yenilenmiştir. Şadırvan avlusunun kıble tarafında bulunan cami ile kuzey tarafındaki türbenin bugünkü konumları. 1855 depreminden sonra gerçekleştirilen yenilemeler sırasında değişikliğe uğramamıştır. İlk caminin şekli hususunda araştırmacılar tarafından farklı görüşler ileri sürülmektedir. Yâdigâr-ı Şemsî’de bu caminin altı kubbeli olduğu belirtilmekte, Albert Gabriel de buradan hareketle söz konusu yapının çağdaşı Ulucami ile aynı tasarım özelliklerini paylaştığını, enine dikdörtgen planlı harimin eşit büyüklükte ve kubbe örtülü altı adet kare birimden meydana geldiğini söylemektedir. Ekrem Hakkı Ayverdi ise 913 (1507) tarihli bir belgede yer alan, “Sabıkân bir kubbe iken hâliyen dört kubbe ve bir harem olduğundan...” şeklindeki ifadeye dayanarak caminin başlangıçta kare planlı - tek kubbeli olarak tasarlandığını ve sonradan önüne üç kubbeli bir son cemaat yerinin eklendiğini kabul etmektedir. Diğer taraftan Evliya Çelebi şadırvan avlusunun derviş hücreleriyle kuşatılmış bulunduğunu nakleder ki Anadolu Türk mimarisinde cami-tekke ve cami-medrese şeklinde tasarlanan birçok yapıda bu düzenlemeye gidildiği bilinen bir husustur. Evliya Çelebi’nin anlattığı düzen, külliyeyi gördüğü sırada (XVII. yy. ortaları) caminin aynı zamanda tekkenin tevhidhânesi olarak kullanıldığını düşündürmektedir. Ancak son dönemde selâmlık binasının içindeki bir mekânın tevhidhâne görevi yaptığı tespit edilmiştir.
III. Selim’in yaptırdığı bugünkü cami kare planlı (15,20 × 15,20 m.) ve tek kubbe ile örtülü bir harime sahiptir. Kurşun kaplı olan ve yuvarlak bir kasnağa oturan kubbeye geçiş tromplarla sağlanmıştır. Tromp kemerlerini, dolayısıyla da kubbenin ağırlığını taşıyan duvar pâyeleri beden duvarlarından içeriye ve dışarıya doğru taşkınlık yaparak cepheleri hareketlendirmektedir. Toplam on üç adet olan bu pâyelerden dördü harimin köşelerinde, sekizi de her cephede ikişer tane olmak üzere cephelerin yan kesimlerinde yer almakta, bir tanesi ise kıble duvarı ekseninde ve mihrabın arkasında bulunmaktadır. Cephelerde, içerideki tromp kemerlerinin üzengi hattına tekabül eden hizaya bir silme kuşağı, bunun üzerine de üçer adet kemer yerleştirilmiştir. Yanlarda yer alan ve ortadakine oranla daha dar ve alçak olan kemerler birer niş görünümündedir. Ortadaki kemer içinde üç adet pencere bulunmakta ve beden duvarlarının saçak hizasından yukarıya taşmaktadır. Üsküdar’daki Rum Mehmed Paşa Camii gibi bir iki istisna dışında Osmanlı mimarisinde pek görülmeyen, buna karşılık Bizans yapılarında çok kullanılan bu ayrıntı, caminin tasarımında ya da en azından inşaatında Rum asıllı mimar veya kalfaların çalışmış olabileceğini düşündürmektedir.
BEZEMELERDE OSMANLI BAROK ÜSLÛBUNUN İZLERİ
Beden duvarlarında üç sıra halinde düzenlenmiş kırk dört pencere ile kubbe kasnağındaki on iki pencere harimi aydınlatır. Alt sıradaki demir parmaklıklı pencerelerin dikdörtgen açıklıkları kesme küfeki taşından sövelerle çerçevelenmiş ve yuvarlak hafifletme kemerleriyle taçlandırılmıştır. İkinci sırada ve kasnakta bulunan pencerelerle cephelerin üst kesiminde, ortadaki kemerin içinde üçlü gruplar halinde yer alan pencereler yuvarlak kemerli ve revzenlidir. Duvarlarda kesme taş örgü ile almaşık örgü (tuğla / kesme taş) birlikte kullanılmış, ikinci sırayı oluşturan pencerelerin alt hizasına kadar çıkan kesme taş örgü köşe pâyelerinde silme kuşağına kadar devam ettirilmiştir. Kuzey duvarının eksenindeki girişin üzerinde III. Selim’in adını ve 1219 tarihini taşıyan ta‘lik hatlı manzum ihya kitâbesi yer alır. Kitâbenin üstündeki içbükey kuşakta, geç devir Osmanlı mimarisinde sivil yapıların yanı sıra dinî yapılarda da görülen manzara resimleri dikkat çekmektedir. Caminin içindeki bütün mimari ayrıntılarda ve kalem işi bezemelerde Osmanlı barok üslûbunun izleri görülmektedir.
Harimin kuzeybatı ve kuzeydoğu köşelerinde yükselen kesme taş minarelerin kare tabanlı kaideleri beden duvarlarının saçak hizasına kadar devam eder. Geç devir Osmanlı minarelerinin hemen hepsinde olduğu gibi silindir biçimindeki gövdeler araya pabuç kısmı konulmaksızın doğrudan kaidelere oturtulmuştur. Akantus yaprağı şeklinde konsollarla desteklenen ve korint nizamında sütun başlıklarını andıran şerefeler, ayrıca kesme taştan örülmüş külâhlar, Bursa’daki minarelerin büyük çoğunluğu gibi bunların da 1855 depreminde yıkıldıktan sonra 1868-1869’daki Sultan Abdülaziz dönemi onarımında yenilendiğini göstermektedir.
Şadırvan avlusu enine (doğu-batı doğrultusunda) gelişen dikdörtgen bir alan şeklindedir. Burayı çepeçevre kuşatan ve farklı boyutlardaki dikdörtgen birimlerden oluşan revakın arkasında kıble yönünde cami, kuzeyde türbe ve buna bağlı yan mekânlar, doğu ve batı yönlerinde de yuvarlak kemerlerle taçlandırılmış birer avlu girişiyle ikişer pencere yer alır. Revakın beyaz mermer silindirik sütunlarına bağdâdî sıva ile yapılan yalancı kaş kemerler oturtulmuştur; revak birimleri de aynı şekilde bağdâdî sıvalı aynalı tonozlarla örtülüdür. Cami girişiyle bunun karşısındaki türbe penceresinin önünde yer alan iki kemer diğerlerine göre daha yüksek tutularak revakın görünümü hareketlendirilmiş, ayrıca cami-türbe manzumesinin ortak ekseni vurgulanmıştır. Revakın harime bitişik olan güney kanadı son cemaat yeri niteliğindedir. Bu kanatta, harim girişinin önündeki birim dışında kalan kesimlerin üzerine asma katlar inşa edilmiştir. Avlunun güneybatı ve güneydoğu köşelerindeki merdivenlerden çıkılan ve dikdörtgen açıklıklı pencerelerle avluya bakan bu fevkanî birimler cami görevlilerine mahsustur. Avlunun kuzeydoğu ve kuzeybatı köşelerine de dikdörtgen planlı birer oda yerleştirilmiş ve batı yönündeki avlu girişi kaş kemerli küçük bir revak birimiyle donatılmıştır. Mermer şadırvan sekizgen planlı ve fıskıyeli bir havuz biçimindedir. Sekizgenin köşelerine barok profilli sütunçeler, muslukların üzerine de minyatür konsollara oturan kemerler yerleştirilmiş, havuzun üzeri kubbe biçimindeki bir tel kafesle örtülmüştür.
Diğer yandan İznik ve Bursa'da yapılmış dört köşe pencerelerin etrafı çok defa mukarnaslarla işlenmiş ve üstüne Rumi motiflerle süslü alınlıklar yerleştirilmiş olan Emir Sultan Camii’nin mihrabı da 17. yüzyılda İznik çinileriyle yaptırılmıştır.
BİBLİYOGRAFYA
R. Lubenau, Beschreibung der Reisen, Königsberg 1930, II, 83-84.
Evliya Çelebi, Seyahatnâme, II, 16, 17.
J. J. B. Poujoulat, Voyage dans l’Asie mineure, Paris 1840, I, 165-166.
İsmâil Belîğ, Güldeste-i Riyâz-ı İrfân, Bursa 1302, s. 69, 87.
H. Wilde, Brussa, Berlin 1909, s. 28-32, rs. 35-37.
Mehmed Şemseddin, Yâdigâr-ı Şemsî, Bursa 1332, s. 3, 8.
Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir, Ankara 1946, s. 92-95.
Kâzım Baykal, Bursa ve Anıtları, Bursa 1950, s. 145-147.
R. Anhegger, “Beiträge zur frühosmanischen Baugeschichte”, Zeki Velidi Togan’a Armağan, İstanbul 1954-55, s. 301-330.
A. Gabriel, Une capitale turque Brousse - Bursa, Paris 1958, I, 181-184; II, lv. LXVI.
G. Goodwin, A History of Ottoman Architecture, London 1971, s. 32, 412-413.
Ayverdi, Osmanlı Mi‘mârîsi II, s. 282-288, 360.
İhsan Yardımcı, Bursa Tarihinden Çizgiler ve Bursa Evliyaları, İstanbul 1976, s. 177-208.
H. Turyan, Bursa Evliyaları ve Tarihi Eserleri, Bursa 1982, s. 37-61.
Türkiye’de Vakıf Abideler ve Eski Eserler, Ankara 1983, III, 56-58, 257, 359-360, 389.
Oktay Aslanapa, Osmanlı Devri Mimarisi, İstanbul 1986, s. 425.
M. Cavid Baysun, “Emir Sultan’ın Hayatı ve Şahsiyeti”, TD, I/1 (1949), s. 77-94.
H. B. Kunter, “Emîr Sultan Vakıfları ve Fâtih’in Emîr Sultan Vakfiyesi”, VD, IV (1958), s. 39-63.