AŞIK YUNUS

AŞIK YUNUS
(ö. 1438-9) 

Yunus Emre’den (1240-1321) yaklaşık olarak bir asır sonra yaşayan bir sufi şairdir. Yaşadığı dönemde de sonraki yıllarda da şiirleri biliniyor ve tekkelerde besteyle okunuyordu. Hatta XV. asırda istinsah edilen Bursa mecmuasında Aşık Yunus şiirleri, Yunus Emre’nin şiirlerinde ayrı bir başlık altında yer almaktaydı.

Aşık Yunus’un yaşadığı şehir ve kabri hakkında neredeyse hiç bir şey bilinmiyordu. Bu durum, kabrinin Niyazi Mısri bulunuşuna kadar devam etti. Niyazi Mısri’den itibaren halveti kaynaklarında Aşık Yunus’la ilgili bilgiler yer almıştır. Aşık Yunus’u ilim ve kültür hayatına taşıyan, tanıtan ve hakkında araştırmalar, tartışmalar yapılmasını sağlayan isim Rıza Tevfik’dir. Daha sonra Fuat Köprülü, Abdülbaki Gölpınarlı, Faruk Kadri Timurtaş, Turan Alpekin ve Mustafa Tatcı gibi araştırmacılar, konu etrafında makaleler ve kitaplar yayımladılar.

BİZİM YUNUS OLMASA DA BURSA'DA BİR AŞIK YUNUS YAŞIYOR

Aşık Yunus’la ilgili en detaylı çalışmaları yapan Mustafa Tatcı şu ifadeleri kullanır; “Bizim Yunus’dan yüz sene sonra, Emir Sultan zamanında yaşamış olan bir Yunus daha vardır; Aşık Yunus. Kendisi Bursalı, 1400 yılı ortalarında vefat etmiş, Kübrevi veya Nurbahşi dervişi yani Halveti. Emir Sultan yoluna mensup bir derviş. Aşık Yunus mahlasıyla şiirler yazıyor. Bursa’da bugün Emir Sultan’a yakın Karamazak Mahallesi diye bir mahalle var; kabri orada bir evin içinde… Bizim Yunus olmasa da Bursa’da bir Aşık Yunus yaşıyor, o kesindir. Tarihi belgeleri, yazdığım esere koydum değerlendirdim; onun için gönlümde endişe edecek bir şey yok. Yani ilmi veriler orada bir Aşık Yunus’un yaşadığını gösteriyor. Hatta Aşık Yunus’un eserleri o kadar baskın çıkmış ki bizim Yunus’un eserlerinin yerine onun eserleri icra edilir olmuş.”

"YUNUS'UN KOKUSUNU ALIYORUM"

Özelikle bugün dillerde ve gönüllerde yer alan Yunus mahlaslı Şol Cennetin Irmakları, Sordum Sarı Çiçeğe ve Dertli Dolap gibi popüler pek çok şiirin şairidir. Aşık Yunus ait türbe; Niyazi Mısri hazretlerinin bir işareti üzerine ortaya çıkmıştır. Anlatılanlara göre Niyazi Mısri, Emir Sultan’a giderken buradan her geçişinde başını Karamazak aralığına çevirerek “Yunus’un kokusunu alıyorum” dermiş. Bir cuma dervişlerinin, bu kokunun nereden geldiğini göstermesini istemeleri üzerine Niyazi Mısri, Abdurrezzak mezarının alt tarafını işaret etmiş. Burayı kazdıklarında iki mezar daha bulmuşlar. Niyazi Mısri ” haza Kabr-i Yunus ve Haza Kabri Yunus Emrem” şeklinde işaret ederek kabirlerin kime ait olduklarını söylemiştir. İşte Yunus’un kabri bu manevi keşifle ortaya çıkarılmıştır. Bu durum kabirlerden birinin Aşık Yunus’un kabri diğerinin de Yunus Emre’ye ait makam olduğu sonucunu doğurmaktadır. Daha sonra buraya türbe kitabesinde anladığımıza göre Ali Efendi tarafından türbe yapılmıştır. Kitabe şöyledir ;
“Aslı sütüde gevher elhak Yedekçizade
Cud ü keremle yekta zat-ı cihan pesendi
Rağbet edüp bu cayı ihyaya kıldı himmet
Üçler makamın icra itti gören beğendi
Evvelki Yunus Emre, Aşık Yunus ikinci
Üçüncü Abdürrezzak Uşak Serbülendi
Hayrat-ı paki olsun makbul-i kurb-ı bari
Ola şefaati banisi behremedi
İlham olundu geldi bir zat dedi tarih
Üç kabri mamur Lillah Ali Efendi” (H.1143)
   
Bugünkü Türkçeyle ;
“Asıl ve necip Yedekçizade cömertliği ve lütüfkârlığı ile cihanda meşhurdur. Bu makamarağbet edip himmeti ile üçler makamını ihya etti ve eserlerini bütün cihan halkı beğendi. Bu üç makamdan biri Yunus Emre’ye, ikincisi Aşık Yunus’a ve üçüncüsü de aşıkların önderi Abdürrezzak’a aittir. Bu nefis hayrat Allah indinde makbul olsun ve banisi şefaatlere mazhar buyurulsun. Bu zat geldi ve ilham eseri olarak şu tarihi dedi. Ali Efendi, üç kabri Allah rızası için mamur etti.”

Kaynak
Bursa’nın Yunus’u aşık Yunus , Mustafa özçelik , Bursa Büyükşehir Belediyesi , 2013